Sufilerin "Su Gibi Ol" Düsturu
Tasavvuf, İslam'ın derinlikli bir boyutunu oluşturan, kalp merkezli bir irfan yoludur. Sufiler, Allah’a yakınlaşmayı ve nefsin terbiyesiyle kemale ermiş bir insan olmayı hedeflerler. Bu yolda çeşitli semboller ve öğretiler kullanırlar. Bu öğretilerden biri de halk arasında oldukça meşhur hale gelen "su gibi ol" düsturudur.
Bu söz, sadece fiziksel bir varlık olan suya bakmayı değil, suyun temsil ettiği ahlaki, manevi ve psikolojik özellikleri özümsemeyi öğütler. Su gibi olmak, tasavvufi anlamda Allah’a teslim olmanın mecazî bir ifadesidir. Sufîler için su, sadece bir doğa unsuru değil, aynı zamanda teslimiyet, tevekkül ve ilahi düzene uyumun sembolüdür. Peki, su gibi olmak ne demektir? Sufiler bu öğüdü neden bu kadar önemserler? Bu makalede, "su gibi ol" düsturunun tasavvufî anlamını ve insan hayatındaki karşılığını inceleyeceğiz.
Su Gibi Olmak Ne Anlama Gelir?
1. Tevazu ve Alçakgönüllülük
Su, daima en alçak yeri arar. Bu yönüyle su, tevazunun sembolüdür. Sufilere göre, kâmil insan da su gibi tevazu sahibidir; yükselmek için değil, alçalmak için çabalar. Yücelik, Allah’a yaklaşmakla; bu da nefsini küçültmekle mümkün olur. Su gibi olan insan, kibirden uzak, yumuşak huyludur.
Hz. Mevlânâ der ki:
"Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. O halde toprak gibi mütevazı ol."
Su, toprağa hayat verir; toprak ise suyu kabul eden bir tevazu sembolüdür.
2. Arılık ve Temizlik
Su, arındırıcıdır. Hem fiziksel anlamda temizlik sağlar hem de manevi temizlikte bir metafordur. Abdest, gusül ve diğer temizlik ibadetlerinde su başroldedir. Sufilere göre, kalp de su gibi temiz olmalı; kin, kibir, haset gibi kirlerden arınmalıdır.
Tasavvufî öğretide su, insanın iç dünyasını arındıran, onu Allah’a daha yakın kılan bir öz taşıyan semboldür. Su gibi olmak, içini ve dışını temiz tutmak demektir.
3. Uyumluluk ve Dirençsizlik
Su, içine konduğu kabın şeklini alır. Akışkandır, zorlamaz ama engelleri aşar. Sufiler bu yönüyle suyu, hayatla uyumlu olmanın, olaylara karşı esnek olmanın, tevekkülün bir sembolü olarak görürler. Su gibi olan insan, karşılaştığı zorlukları sabırla karşılar, kırılmadan yoluna devam eder.
4. Hayat Veren Öz
Su, canlılığın kaynağıdır. Kur’an’da "Her canlı şeyi sudan yarattık" (Enbiyâ, 30) buyrularak suyun hayat verici özüne işaret edilir. Sufi, gittiği yere huzur, ferahlık, bereket ve dirilik götürmelidir. Su gibi olan kişi, etrafına ışık, umut ve neşe verir. Kendisiyle değil, başkalarıyla da besleyicidir.
5. Sükûnet ve Derinlik
Durgun bir suyun yüzeyi sükuneti, derinliği ise bilinçaltını ve kalbin enginliğini simgeler. Sufi, sükûnet içinde yaşar, öfkesini bastırır, olaylara derinlemesine bakar. Derin bir su gibi, yüzeydeki dalgalara değil, özdeki hakikate odaklanır.
Su, Akar Nereye Götürülürse; su, yönünü kendi belirlemez. Yokuşta iner, bükülür, kıvrılır, engelleri aşar ama bir yere tutunmaz, direnmez. Aynı şekilde Allah’a tam teslim olan bir kul da, ilahi takdirin önünde direnmeden, şikayet etmeden, sabırla ve rıza ile yaşar.
"Her şeyde bir hayır vardır" anlayışı, su gibi olmanın tasavvuftaki temel karşılıklarından biridir.
Su Şekil Değiştirir Ama Özünü Kaybetmez
Su, içine konduğu kaba göre şekil alır. Ama özü hep sudur. İşte su gibi olan bir kul da, hayatın değişen koşullarında biçim değiştirir, farklı rollerde olabilir, farklı zorluklardan geçebilir ama imanını, ahlakını ve Allah’a olan bağlılığını kaybetmez. Bu, teslimiyetin sadece pasif bir bekleyiş değil, aktif bir içsel duruş olduğunu gösterir.
Su Direnmeden Dönüştürür
Su kaya gibi sert değildir, ama zamanla taşı deler. Bu, Allah’ın kaderine teslim olan insanın dıştan zayıf gibi görünse de manevi gücüyle dönüşüm yaratabileceğini anlatır. Su gibi olmak, olaylara karşı kırılmadan, yıkılmadan ama Allah’ın takdirine güvenerek ilerlemek demektir.
Su Kirlenirse de Arınır
İnsan da günah işler, hataya düşer. Ama su gibi olan kişi, arınmaya niyetlidir. Tevbe eder, Allah’a yönelir. Su nasıl kendi kendini temizleyebilirse, teslim olan insan da Allah’a sığınarak tekrar saflaşabilir.
Teslimiyet Pasiflik Değildir
Teslimiyet, kadercilik anlamında değildir. Sufi, su gibi olmakla hem çaba gösterir hem de neticeyi Allah’a bırakır. Su akar ama nereye varacağı Allah’ın takdiridir. İşte su gibi olmak,hem aktif hem tevekkül dolu bir yaşam tarzıdır.
Günümüz İnsanına “Su Gibi Ol” Düsturunun Mesajı
Modern insan; stres, kibir, acelecilik ve tahammülsüzlük içinde yoğrulurken su gibi olmanın öğütlediği tevazu, sabır, esneklik ve arınma ihtiyacına her zamankinden daha fazla sahiptir. Sufiler gibi, suyu sadece fiziksel bir madde olarak değil, bir ahlaki ve manevi rehber olarak görüp, hayatımıza suyun doğasını taşıyabiliriz.
Bu düstur, günümüz dünyasında daha huzurlu ilişkiler kurmak, doğayla uyumlu yaşamak, içsel bir denge yakalamak için güçlü bir metafor sunar. Modern çağda insan, teknolojiyle çevrili, hızlı tempolu, rekabetçi ve çoğu zaman yüzeysel bir hayat sürmektedir. Bu ortamda içsel dengeyi korumak, insanî ilişkileri sağlıklı bir biçimde sürdürmek ve manevi tatmin bulmak her geçen gün zorlaşmaktadır. Sufilerin "su gibi ol" düsturu, böylesi bir dönemde bir nefes, bir durak, bir öz hatırlatma niteliği taşır. Su gibi olmak, sadece kişisel gelişim değil, toplumsal barış ve iç huzur için de bir anahtardır.
1. Bencillik Çağında Cömertlik ve Paylaşım
Günümüzde bireycilik ön planda. İnsanlar çoğunlukla “Ben” merkezli bir anlayışla hareket ediyor. Ancak su, kendine saklamaz; akar, paylaşır, can verir. Su gibi olan insan da malını, sevgisini, bilgisini paylaşır. Bencilliğin hüküm sürdüğü çağda, su gibi olmak cömertliğin, içtenliğin ve başkası için var olmanın timsalidir.
"Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez."
Aynı şekilde su da bir başkasını besleyince eksilmez, çoğalır.
2. Tahammülsüzlük İçinde Sabır ve Esneklik
İletişim çağında insanlar hızlı, tepkisel, sabırsız hâle geldi. En ufak bir anlaşmazlıkta ilişkiler kopuyor. Sosyal medyada bile tahammül seviyesi oldukça düşük. İşte bu noktada su gibi olmak, olaylar karşısında kırılmadan, şekil değiştirerek ama özünü kaybetmeden ilerlemeyi öğretir. Su, engelle karşılaştığında durmaz; ya etrafından dolanır ya da zamanla aşındırır. Bu yönüyle sabrın aktif bir halini temsil eder. Sufi anlayışa göre, gerçek sabır; pasif bekleyiş değil, bilinçli bir uyum ve aktif bir teslimiyettir.
3. Kirli Bilgiler İçinde Arınmış Bir Zihin
Günümüz insanı bilgi bombardımanı altında. Sosyal medya, haber akışları, reklamlar ve gündelik karmaşalar zihnimizi sürekli kirletiyor. Su gibi olmak; bu kirli bilgi ortamında saf kalmayı, özüne dönmeyi, hakikati aramayı ifade eder.Sufi, kalbini su gibi berrak tutmaya çalışır. Gözünü haramdan, kulağını dedikodudan, dilini yalandan korur. Bu içsel temizlik, günümüz insanı için en büyük ihtiyaçlardan biridir.
4. Yüzeysellik Karşısında Derinlikli Yaşam
Modern hayatın büyük sorunlarından biri yüzeysellik. Hızlı tüketim alışkanlıkları, anlık hazlar ve geçici mutluluklar, insanları derinlikten uzaklaştırıyor. Oysa suyun derinliği, gizli gücüdür. Su gibi olan insan da olaylara ve insanlara yüzeysel değil, derinlikli bakar.
Hayata derinlik katmak; tefekkür etmek, sorgulamak, anlam aramakla mümkündür. Sufi, bir damla suya bakarak Allah’ın varlığını ve kudretini görür. Günümüz insanı da aynı suya bakarak kendine ve yaşamına dair bir hakikat bulabilir.
5. Kaotik Dünyada Sükûnet ve Dinginlik
Yoğun stres, şehir hayatının gürültüsü, sürekli uyarı veren telefonlar ve bitmeyen koşturma… Bütün bunlar insanı ruhen yorar. Su gibi olmak, bu kaotik ortamda sükûneti ve dinginliği temsil eder. Su, sessizdir ama güçlüdür. Sufiler bu sessizliği, içsel bir dirayet olarak görür. Günümüzde de iç sesini duyabilmek, kalabalıklar içinde kendinle baş başa kalabilmek için su gibi bir dinginlik gerekir. Meditasyon, zikir, tefekkür gibi uygulamalar bu anlamda ruhu dinlendiren yollar sunar.
6. Kimlik Krizleri İçinde Öz Benliğe Yolculuk
Modern insan, çoğu zaman kim olduğunu unutuyor. Rol modeller, dijital kimlikler, maskeler… Su gibi olmak, kalıplara sıkışmamak, özüne sadık kalmak demektir. Su, her kabın şeklini alsa da yapısını değiştirmez. Bu, kişiliğini koruyarak çevreye uyum sağlama sanatıdır.
Kendini tanımak, ne istediğini bilmek, neye inandığını fark etmek; bu çağın en kıymetli kazanımlarındandır. Su gibi olan kişi, dış etkilerle şekillense bile iç özünü korur. Rüzgarlarla savrulmaz.
7. Sosyal Ayrışmalara Karşı Birleştirici Ruh
Toplumsal kutuplaşmalar, kimlik savaşları ve ötekileştirme günümüzde büyük sorunlar arasında. Oysa su, ayrım yapmaz. Zengini de yoksulu da aynı şekilde serinletir. Dine, dile, ırka, ideolojiye bakmaz; akar, besler. Su gibi olmak, insanı insan olduğu için sevmeyi; farklılıkları zenginlik olarak görmeyi gerektirir.
Sufi, her insanda Allah’ın bir tecellisini görür. Bu bakış açısı, günümüzdeki toplumsal kutuplaşmaların pan zehiridir.
Su Gibi Olmak: Aşk ile Teslimiyetin Sessiz Nehri
İnsan, bir damladır. Varlık denizine düşmeden önce, kendini okyanus sanır. Lakin hakikat, o damlanın asıl vatanının sonsuzluk olduğunu kula fısıldar. İşte o an, su gibi olmak başlar. Sessizce, direnmeden, özüne akarak…
Sufî der ki:“Su gibi ol, çünkü su her şeyden önce teslim olandır.”
Suya bak. O, akmayı bilir. Nereye çağrılırsa oraya gider. Hiçbir yere ‘hayır’ demez. Taşa da çarpar, toprağa da değer; ama ne taşa kızar,ne toprağa darılır. Akışı vardır onun, ama yönü Hakk’tandır. Kendi muradınca değil, Murad-ı İlahi’yle hareket eder.Su, ilahi bir öğretmendir. Dilsizdir ama sırlarla doludur.
Teslimiyet: Suyun Dilinde Aşk Vardır
Suya sorsan:“Niçin bu kadar uyumlusun?”Cevap vermez. Çünkü o konuşmaz; olur. Sadece var olur. Var olmak da, yokluğa razı olmaktır.İşte su gibi olan kul da böyledir.
Kendinden geçer, fenâya ulaşır, yokluğa rıza gösterir ve sonunda Beka Billah ile dirilir. Yani su gibi olan insan, nefsini eritmiş, benliği çözülmüş bir hâlde akar. O artık kendisi değildir. O, Allah’ın dileyişiyle akan bir haldir.Su yumuşaktır, Ama Kudretlidir.Bak, dağları delen su, gücünü sertlikten değil, teslimiyetten alır. Çünkü su bilir.Zorlukla değil, sabırla şekillenir dünya.Ve insan da su gibi olur. İçine düşen acının taşlarını sabırla aşındırır. Kalbine gelen dertleri aşk ile taşır. Dışarıdan yumuşak görünür, ama içi ilahi kudretle doludur. Zira Allah’a teslim olanın artık kendi gücüne ihtiyacı yoktur; O’nun kuvveti ona yeter.
“La havle ve la kuvvete illa billah.” (Güç ve kuvvet ancak Allah’ındır.)
Akış: Kaderin İlahi Nehrine Bırakmak. Su gibi olmak, “ben”den geçmektir. O nehrin akışına kendini bırakmaktır. Ama bu bırakış, bir çaresizlik değil; bir razılık, bir rızadır.
Çünkü Sufî bilir ki:
"Akan suyu tutmaya çalışan yorulur. Ama suya kendini bırakan, varacağı yere er geç varır." İşte teslimiyet budur. Aklın planlarını, nefsin oyunlarını, kalbin karanlık arzusunu bırakıp, su gibi akmaktır Allah’a doğru.
Sonuç:
"Su gibi ol" düsturu, sadece bir tasavvufî öğüt değil, aynı zamanda yaşamın içinde dengeyi, zarafeti ve uyumu bulmak için bir çağrıdır. Sufiler, suya bakarak insanı, insanın kalbine bakarak da Allah’a ulaşmayı hedeflerler. Su gibi olan insan, hem kendisine hem çevresine hayat verir; yıkmaz, yapar; kırmaz, sarar.
Bu düsturla hareket eden bireyler, sadece mistik bir anlayışı yaşamakla kalmaz, aynı zamanda daha barışçıl, daha anlayışlı ve daha derin bir hayat sürerler.
“Su gibi ol” düsturu, günümüz insanının aradığı huzurun, uyumun ve maneviyatın yoludur. Sadece pasif bir öğüt değil; aktif bir yaşam duruşudur. Bireyin içsel dünyasından başlayarak topluma ve doğaya uzanan bir etki alanına sahiptir.
Bugünün gergin, yorgun, kaygılı insanı için su gibi olmak; yeniden yavaşlamayı, düşünmeyi, sevmeyi ve şükretmeyi öğrenmektir.
Sufi öğretinin bu sade ama derin sembolü, çağımızda içsel dönüşüm için kıymetli bir pusuladır.
Su, vuslata yürüyendir.Yağmur olur gökten düşer, ırmak olur yerden akar. En sonunda denize varır. Tıpkı insan gibi, ilahi kaynaktan doğar, hayatın içinden geçer ve sonunda yine O’na döner.Su gibi olan, işte o dönüşün farkında olan kişidir.Ne engelden korkar, ne yoldan sapar.
Çünkü onun hedefi O’dur.Ve O’na ulaşmak için her şey bir vesiledir.“Ey gönül, sen su gibi ol. Ak, arın, teslim ol. Çünkü akmayan su bozulur, Direnmeyen gönül ise Hakk’a varır.”
MELEK ÖZEN
Sevgi ve Saygılarımla