AŞIK -MAŞUK
Tasavvufun kalbinde iki kutup vardır:
Âşık — seven,
Maşuk — sevilen.
Birbirinden ayrı gibi görünseler de, özde tek bir hakikatin iki yüzüdürler.Âşık, ruhun Allah’a olan özlemidir.
Maşuk ise, Allah’ın güzelliğiyle, nuru ve sonsuzluğu ile kulunu kendine çağırışıdır. Bu çağrıya kulak veren gönül artık ne dünyada, ne de kendi içinde huzur bulur.Çünkü gördüğü her şeyde yalnızca maşukun yüzü belirir.
Aşk Yolculuğu: Öz’e Doğru
İlahi aşkın yolculuğunda, âşık sevdiğini ararken aslında kendi özüne doğru yürür. Maşukun güzelliği, âşığın kalbinde bir ayna gibi açılır.Ve o aynada insan, kendi hakikatini görür.
“Aşkta arayan, sonunda kendini bulur.” Perdeler kalktığında, âşık ile maşuk arasındaki ayrım yok olur,geriye yalnızca birlik kalır.
Aşkın Frekansı: Akıl Değil, Kalp
İlahi aşk; ne akla, ne egoya, ne zamana, ne de mekâna sığar. Bu aşk, bir frekans, bir hal, bir titreşimdir. Aşk zihinle yaşanmaz kalple hissedilir. Ve kalp, hiçbir şeyin nüfuz edemediği ilahi alandır.Bu yüzden aşk, hakikate açılan kapıdır.
“Aşk, ruhun özgürlük hâlidir.”
Fenâfillah: Aşkta Yok Oluş, Hakikatte Var Oluş
Âşık, maşuka yaklaşırken her şeyden soyunur: Benliğinden, arzusundan, nefsinden…
Kalbi saflaşır, ruhu berraklaşır.Ve sonunda maşukun nurunda erir, yok olur.
Tasavvufta buna fenâfillah denir “Allah’ta yok oluş.”Artık ne âşık vardır, ne maşuk…Yalnızca aşkın kendisi kalır. Ve o aşk, Allah’ın nurudur —iki görünen aslında bir olandır.
Son Söz: Birlik Aşkı
İlahi aşk, ayrılığı değil birliği anlatır.
Çünkü bu aşk, bir kulun Rabbine değil,
Rabb’in kuluna olan sevgisinin yansımasıdır.
“Âşık ve maşuk bir olur, aşk kalır.”
— Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
MELEK ÖZEN
Sevgi ve Saygılarımla